Duygusal Deneyimler

Bir duygu dört bileşenle tanımlanabilir. Önce bir uyarıcıyı (olay, nesne veya düşünce) kendi durumumuza göre yorumlar veya değerlendiririz. İkinci olarak korku veya mutluluk gibi öznel bir duygu yaşarız. Üçüncü olarak kalp atışı veya nefes alıp vermede değişiklik gibi fizyolojik değişimler yaşarız. Dördüncü olarak gülümsemek veya ağlamak gibi gözlemlenebilir davranışlarda bulunuruz.

Rick’in köpekbalığı ile olan deneyimi bir duygunun dört bileşenini gösteriyor:

Rick’in köpekbalığı
Rick Anderson Kimdir?
30 yıla yakın tüplü dalış yapan Rick Anderson, aynı zamanda dalış okulu yöneticiliğini de yapan Rick, su altında geçirdiği uzun yılların sonucunda, kimsenin sahip olamayacağı türden, köpekbalığı ile mükemmel bir dostluk kazanmış. Anderson; “Onunla ilk kez karşılaştığımda ve beraber oyun oynamaya başladığımızda, sadece 6 cm’lik bir yavruydu.” “Onu ürkütmemek için çok dikkatli bir şekilde yaklaştım, ve sonra usulca sevmeye başladım.” “Bana kısa sürede alıştı. Artık her karşılaştığımızda bu yakın dostuma sarılarak, regülatör yardımıyla onunla konuşuyordum.”

İlk olarak uyarıcıyı yani köpekbalığı saldırısını sağlığına ve hayatta kalmasına ciddi bir tehdit olarak yorumladı ya da değerlendirdi.

İkinci olarak korku ve dehşet öznel deneyimini ya da korkuyu yaşadı.

Üçüncü olarak kalbin hızlı atması ve adrenalin yükselmesi gibi vücudu harekete geçiren, örneğin hızla yüzüp uzaklaşmaya hazırlayan çeşitli fizyolojik tepkiler gösterdi.

Dördüncü olarak ise korku dolu yüz ifadesi ve köpekbalığından kaçmak için çılgınca yüzmek gibi açık ya da gözlemlenebilir davranışlar gösterdi. Bazı durumlarda insan örneğin poker oynarken çeşitli duygu yaşamasına rağmen herhangi bir yüz ifadesi göstermeyerek açık davranışlarını gizlemeye çalışabilir. Bu durum genel olarak ‘’poker suratı’’ olarak bilinir. Başka durumlarda ise kültürel faktörler açık davranışları etkileyebiliyor örneğin çoğu toplumda kadınlar insanların içinde ağlayabilirken erkekler ağlayamıyor.

Mutlu Kalmak

Duyguların önemini kavrayabilmek için bir günümüzü hiçbir duygu yaşamadan geçirdiğinizi düşünün. Duyguların nasıl meydana geldiğini; fizyolojik tepkilerimizin, yüz ifadelerimizin ve yorumlamalarımızın duygulara ne kadar katkıda bulunduğunu; bir duyguyu yaşarken önce düşüncenin mi yoksa hissetmenin mi geldiğini; bütün kültürlerde görülen temel ya da evrensel bir yüz ifadesinin olup olmadığını; duyguların işlevini; belli duyguların nasıl işlediğini ve duyguların yalan tespitinden nasıl kullanıldığını inceleyeceğiz.

Duyguları tartışmaya köpekbalığı görmenin bir yüzücünün korkmasına nasıl yol açtığını inceleyerek başlayacağız.

A.ÇEVRESEL TEORİLER

Duyguları İncelemek

Çevresel duygu teorisi, vücutta meydana gelen fizyolojik değişimlerin duyguların meydana gelmesine nasıl yol açtığını dikkat çekiyor.

Duyguların bilişsel değerlendirilmesi teorisi, durumların değerlendirilmesinin veya yorumlanmasını duyguların meydana gelmesine nasıl yol açtığını dikkat çekiyor.

Duygusal nörobilim yaklaşımı, beynin, uyarıcıları değerlendirilerek farklı duygusal durumların yaşanmasını ve ifade edilmesini sağlayan veya katkıda bulunan nöral devrelerine odaklanarak duyguları ve duyguların altında yatan nöral temeli inceler.

Nörobilim Nedir?
Nörobilim terimi sinir sisteminin bilimsel çalışmasını ifade eder. Kelime, “sinir” ve “bilim” anlamına gelen “nöron” kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir.

James-Lange Teorisi

James-Lange teorisi beynimizin belli fizyolojik değişimleri duygu veya his olarak yorumladığını ve her bir duygunun altında farklı fizyolojik örüntüler yattığını söylüyor.

James teorisinin, bir ayı ile karşılaşma durumu ile örneklendirdi: ayı gördüğünüzde ‘’kaçtığınız için korkarsınız’’, korktuğunuz için kaçmazsınız. James-Lange teorisine göre duygunun dört bileşeninin meydana gelme sırası aşağıdaki gibi gösteriliyor.

Eleştiriler James-Lange teorisi ile ilgili üç büyük eleştiri vardır. Birincisi farklı duygular mutlaka farklı fizyolojik davranış örüntüleriyle ilişkili olmak zorunlu değildir. Örneğin, kızgınlık, korku ve üzüntü benzer fizyolojik uyarım örüntülerini paylaşıyor. Buna göre James’in ayı örneği tersine işler. Kaçmak korkmamıza yol açmaz önce korkarız sonra kaçarız.

Yüz Geribildirim Kuramı

Yüz geribildirim teorisi, yüz kaslarımızın ve derimizin hareketlerinden gelen geribildirimin beynimiz tarafından farklı duygular olarak yorumlandığını söylüyor.

Yüz geribildirim teorisine göre duyguların dört bileşeni aşağıdaki şekilde gösterilen sıra ile meydana gelir.

  1. Uyarıcı yüz kasları ve deride değişim oluşmasını tetikler.
  2. Beyin yüz kasları ve deriden geribildirim alır.
  3. Tepkinizi gösterebilir ya da gösteremezsiniz (çığlık).

Eleştiriler korku, mutluluk, üzüntü ve tiksinme duygularının farklı yüz kası görüntülerini gerektirse de bunlardan gelen geribildirim duygulara yol açtığına dair çok az kanıt bulunuyor. Örneğin, eğer yüz kaslarından gelen geribildirim duygulara yol açıyor olsaydı yüz felci olan kişilerin herhangi bir duygu hissetmemesi gerekirdi. Ancak bu insanlar duygular hissettiklerini bildiriyor.

B.BİLİŞSEL DEĞERLENDİRME TEORİSİ

Düşünce Ve Duygular

Düşünceler duyguları meydana getirebilir mi?

Piyangoda kazandığınızı ve çok mutlu olduğunuzu varsayın. Haftalar sonra bile kazandığınızı düşündüğünüzde mutlu hissedersiniz. Sadece düşünmenin bile duyguları meydana getirebildiği gerçeği bilişsel faktörlerin önemine işaret ediyor.

Düşünme ile bir durumun yorumlanması ya da değerlendirilmesi gibi bilişsel süreçlerin duyguları tetikleyebildiği yönündeki Schachers-Singer bulgusu bu yükü ‘duyguların bilişsel değerlendirilmesi’’ teorisinin temelini oluşturur.

Bilişsel Değerlendirme Teorisi

Bilişsel değerlendirme teorisi; bir durum, nesne, bir olayla ilgili yorum değerlendirme, düşünce ve hatıranın farklı duygular yaşamamıza yol açabileceği ya da buna katkıda bulunabileceğini söylüyor.

Önce düşünce sonra duygu ilk öpüşmenizi düşünmek sizi mutlu edebilir. Kıskandığınız zamanları düşünerek sizi üzebilir ya da kızdırabilir. Bu durumlarla birlikte kibir, imrenme veya merhamet hissettiğiniz durumlarda düşünme veya değerlendirme duygudan önce gelir.

C.DUYGUSAL NÖROBİLİM YAKLAŞIMI

Duyguların Dört Özelliği

BİRİNCİSİ Birçok psikolojik durumun aksine duygular stereotipik yüz ifadeleriyle ifade edilir; örneğin korkmuş bir ifade ve beraberinde belirgin fizyolojik tepkiler görülür (korku ile beraber hızlı kalp atışı hızlı ve kesik nefes alma ve terli avuçlar).

İKİNCİSİ Duygular istediğimizden daha az kontrol edilebilir ve mantığa karşılık vermez. Örneğin, birisine ‘’sakin ol’’ veya ‘’kendine hâkim ol’’ demenin pek bir faydası olmayabilir. Hatta bazı insanların kolay sinirlenebilir yapılarını kontrol etmek için, öfke kontrol programlarına katılması gerekebilir.

ÜÇÜNCÜSÜ Duyguların karar vermek, kişisel ilişkilerin oluşturulması ve hedef belirlemek gibi birçok bilişsel süreç üzerinde etkisi vardır. Bunun sebebi aslında iki beyne sahip olmamızdır. Duyguları düzenleyen ve limbik sistem denilen daha yaşlı olan ilkel beyin, diğer adıyla hayvan beyniyle limbik sistemi etkileyebilen ancak tamamen kontrol edemeyen daha yeni gelişmiş ön beyin.  Örneğin,  entelektüel anlamda gelişmiş olan tanınmış politikacılar yasa dışı cinsel faaliyetlerde bulunarak başlarını derde sokabiliyor veya entelektüel olarak gelişmiş olan bazı öğrenciler üniversitedeki ilk yıllarında başarısız olabiliyor ve duygusal anlamda hazır olmadıklarını söylüyorlar.

DÖRDÜNCÜSÜ Bazı duygular beyinde yerleşiktir. Bu yüzden bebeklerin dikkat çekmek için veya temel ihtiyaçlarını ifade etmek için ağlamayı ya da mutluluğunu belirtmek, anne babalarıyla sosyal bağlar kurmak için gülümsemeyi öğrenmesine gerek yoktur.