Felsefede idealizm terimi, tüm felsefi teorilere göre gerçeğin fikir ya da fikirler ile yeniden inşası (Hegel ve Platon’un bakış açısı) veya gerçeğin fikirlerimiz aracılığı ile oluşturulması (Berkeley ve Kant’ın bakış açısı) olarak tanımlanmaktadır.

Bilgi felsefesi açısından, dış dünyanın bilincimizden ve bunun hakkında sahip olabileceği bilgilerden tamamıyla bağımsız bir varlığa sahip olduğunu iddia eden gerçekliğe karşı bir duruş olarak tanımlanmakta, metafizik açıdan ise materyalizmin karşısındaki bir duruş olarak görülmektedir.

Varlığın bizim düşüncelerimizden bağımsız bir şekilde olduğunu, “gerçekçilik”, “maddecilik (materyalizm)” ve “doğalcılık” gibi felsefi görüşlerin zıttı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günlük dilde kullanımı ise, düşünce ve davranışlarını bir hedef doğrultusunda yönlendiren bir insanın davranış bütünü olarak algılanır.

Antik Dönemde İdealizm

Antik dönemde İdealizm, Platon’un İdealar kuramı ile adından bahsedilmeye başlanmış ve sonrasında başka felsefeciler tarafından sunulan açıklamalar ile güçlendirilmiştir. İdealizmin en önemli savunucusu Platon olsa da kökleri milattan önce 6. Yüzyıla kadar gitmektedir ve ilk çağ Yunan filozofu Xenophanes’a kadar uzanmaktadır.

Xenophanes’in öğretisi, günümüzde metafiziğin de kurucusu sayılan öğrencisi olan Parmenides’in temellerini attığı Elea Okulu aracılığı ile gelişmiştir ve varlığın değişmez ve tek olduğunu, özne ve nesnenin de tek ve aynı olduğunu savunmaktadır. Platon’a göre ise, varlık aslında düşüncenin varlığıdır. Platon, düşünülür, yani idealar dünyası ve duyulur yani görüngüler dünyası olarak ikiye ayırmıştır. Duyulur dünyayı gölgelerden oluşan bir görünüşler dünyası olarak tanımlamış ve düşünülür dünyanın ise değişmez gerçeklik diye gördüğümüz idealardan, yani düşüncelerden oluşan “gerçek” dünya olarak betimlemiştir.

Bu fikir Kant’tan önce Berkeley tarafından ve sonrasında da klasik ampiristlerden olan David Hume tarafından ortaya atılmıştır. Temel olarak, dünyayı duyumlar aracılığıyla yorumlarlar ve var olduğunu bildikleri tek şeyin duyumlar olduğunu ifade ederler. Bu sebeple örneğin bir armutun olduğunu söyleyemezler ve tek söyleyebileceği şey onu gördükleri hissettikleri, kokladığı ve tattıkları olacaktır. Bu sebeple de gerçek bir maddi dünyanın var olduğunu kati suretle söylemediklerini ifade ederler.

Yani, öznel idealizme göre eğer gözler kapanırsa dünya yoktur. Berkeley, idealist düşünceye önemli katkılar sunmuştur fakat asıl gelişim Kant’ın sunduğu fikirler sayesinde olmuştur. Berkeley, kendi felsefesini madde tanımazcılık diye adlandırmıştır ve iki tür gerçeklikten söz eder: tinler ve idealar.

Metafizikte İdealizm

Metafizikte idealizm, bütün elle tutulur, gözle görülür nesnelerin tamamıyla zihnimize bağımlı olduğu, eğer bu maddeleri algılayan bir zihin olmadan metafizik anlamda hiçbir varlığın olmayacağı, olamayacağı anlamına gelmektedir. Yani, metafizik anlamda idealizm, gerçekliğin zihnimize bağlı olduğunu söylemektedir. Öte yandan materyalist idealizm ise zihnin ya da bilincin tümevarımsal bir biçimde fiziksel ögeleri kullanarak süreçlere indirgenebileceğini iddia etmektedir.

İdealizmi benimseyenler, doğadaki “şeyleri” veya nesneleri, bütünü oluşturan tek bir gücün veya enerjinin kalıcı olmayan, yani geçici görünümleri olarak görür.

İdealizm Nedir yazımızı okuduğunuz için teşekkürler. Ayrıca bir başka yazımız olan Hümanizm nedir i okuyabilirsiniz.