Psikolojiyi anlamak ve keşfetmek için, psikolojinin amaçlarını, mevcut araştırma alanlarını, psikologların davranışları anlamak ve ortaya çıkan soruları cevaplamak için kullandıkları başlıca yaklaşımları ve psikoloji alanındaki kariyer imkânlarını aşağıdaki yazımızda öğreneceğiz.

Psikolojinin Tanımı:

Psikoloji davranışların ve zihinsel süreçlerin sistematik ve bilimsel olarak incelenmesidir.

Davranış terimi hem insanlarda hem de hayvanlarda gözlemlenebilir faaliyet ve tepkiler anlamına gelir. Davranış yemek yemek, konuşmak, gülmek, uyumak gibi faaliyetleri kapsar. Doğrudan gözlemlenebilir olmayan zihinsel süreçler ise düşünmek, hayal kurmak, rüya görmek gibi çok kapsamlı zihinsel süreçleri kapsar.

Psikolojinin Hedefleri:

Psikolojinin Hedefleri

psikolojinin hedefleri, davranışları tanımlamak, açıklamak, önceden kestirebilmek ve kontrol etmektir.

a. Tanımlamak: Psikolojinin ilk hedefi organizmaları çeşitli davranış şekillerini tanımlamaktır. Psikologlar otistik çocukların gösterdiği dil öğrenmekte zorluk çekme gibi davranışları ve zihinsel süreçleri tanımlamaya başladıkça otistik çocukların nasıl davrandıklarını da anlamaya başlarlar. Davranışı tanımladıktan sonra psikologların ikinci hedefi bu davranışları açıklamaktır.

b. Açıklamak: Psikolojinin ikinci hedefi davranışın sebebini açıklamaktır. Davranışı tanımlamak ve açıklamak psikologlara üçüncü hedef olan davranışı önceden kestirme konusunda yarımcı olur.

c. Önceden Kestirmek: Psikolojinin üçüncü hedefi organizmaların belli şartlar altında ne şekilde davranacağını önceden kestirmektir.

d. Kontrol: Psikolojinin dördüncü hedefi, organizmaların davranışlarını kontrol etmektir. Otizm gibi davranışlar, son derece karmaşık olduğundan psikologlara tanımlama, açıklama, önceden kestirme ve kontrol etmeden oluşan dört hedefe ulaşmak için farklı yaklaşımları bir arada kullanırlar.
Psikologlar bu hedeflere ulaşmak için aşağıdaki altı yaklaşımdan birini veya bunların çeşitli kombinasyonlarını kullanabilirler.

PSİKOLOJİDE MODERN YAKLAŞIMLAR:

  1. Biyolojik Yaklaşım:

  Genlerimizin, hormonlarımızın ve sinir sistemimizin birbirleri ile etkileşimlerinin öğrenme, kişilik, bellek, motivasyon, duygular ve başa çıkma tekniklerini nasıl etkilediğine odaklanır. Aşağıda biyolojik yaklaşımla ilgili detayları okuyunuz.

  1. Bilişsel Yaklaşım:

Bilgiyi nasıl işlediğimizi, depo yaptığımızı, nasıl kullandığımızı ve bu bilgilerin yaptıklarımızı, algıladıklarımızı, öğrendiklerimizi, hatırladıklarımızı, inandıklarımızı ve hissettiklerimizi ne şekilde etkilediğini inceler.

  1. Davranışsal yaklaşım:

Organizmaların çevrelerindeki olayların bu davranışları ödüllendirmesine veya cezalandırmasına bağlı olarak nasıl yeni davranışlar öğrendiklerini veya var olan davranışları değiştirdiklerini inceler.

  1. Psikanalitik Yaklaşım:

Bilinçdışı korku, tutku ve motivasyonların; düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin gelişimine ve ileride ortaya çıkacak psikolojik problemler üzerindeki etkisine değinir.

  1. İnsancıl yaklaşım:

Her bir bireyin kendi geleceğini yönlendirmede büyük bir özgürlüğe, kişisel büyüme için büyük bir kapasiteye, oldukça etkili içsel değerlere ve kendini gerçekleştirmeye yönelik büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeker.

  1. Kültürler arası yaklaşım:

Kültürel ve etnik benzerlikler ile farklılıkların bir kültürün üyesinin psikolojik ve sosyal yaşamı üzerindeki etkisini inceler.

Psikologlar bu altı farklı yaklaşımdan birini veya bir kaçını kullanarak otizme farklı açılardan bakabilir ve psikolojinin dört hedefi olan davranışı tanımlamak, açıklamak, önceden kestirmek ve kontrol etmek hedeflerine ulaşma şansını yükseltebilir. Otizm ve sınav korkusu problemlerini örnek alarak bu yaklaşımlardan her birinin bu problemleri hangi perspektiften ele aldığını inceleyeceğiz.

1. Biyolojik Yaklaşım:

Genlerimizin, hormonlarımızın ve sinir sistemimizin birbirleriyle nasıl etkileşime girerek öğrenme kişilik, bellek, motivasyon, duygular ve başa çıkma yöntemlerini ne şekilde etkilediğine odaklanır. Otizmin çocuğun hayatını ne şekilde etkilediğini anlamak için, beynin normal bir şekilde gelişip gelişmediği veya farklı mı işlediği sorusuna biyolojik yaklaşımdan yararlanarak cevap verilir.
Sınav korkusuna biyolojik yaklaşım ile yaklaşıldığında; sınav korkusunun duygusal bileşenleri hızlı kalp çarpması, ağız kuruması, avuçların terlemesi gibi çeşitli psikolojik etkileri kapsar. Avuçların terlemesi genelde stres belirtisidir. Denekler zihinsel matematik işlemi sırasında 2007’den başlayarak geri geri yedişerli olarak sayarken avuç terlemesinde önemli bir artış olduğu tespit edilmiştir.
Rahatlama egzersizleri ve yatıştırıcı düşünce faaliyetlerini kapsayan bir stres azaltma programına katılan öğrenci, henüz böyle bir programa katılmamış öğrencilere göre daha az sınav korkusu göstermiştir.

2. Bilişsel Yaklaşım:

Bilişsel yaklaşım bilgiyi ne şekilde işlediğimizi, depoladığımızı, kullandığımızı ve bu bilgilerin yaptıklarımızı, öğrendiklerimizi, hatırladıklarımız, inandıklarımızı, hissettiklerimizi ne şekilde etkilediğini inceler.
Aynı anda görmek ve duymak gibi birden fazla duyusal girdiye tepki verebilen normal bireyler ile bir defada tek bir duyuya konsantre olan otistik bireyler arasında önemli bir bilişsel fark bulunur.
Bilişsel nörobilim; Canlı beyin düşünmek, planlamak, isimlendirmek ve nesneleri tanımak gibi çeşitli zihinsel veya bilişsel süreçleri gerçekleştirirken beynin yapı ve fonksiyonlarının resimlerinin çekilmesi ve tanımlanması ile ilgilenir.
Geçtiğimiz yıllarda bilişsel yaklaşım ve yeni akrabası bilişsel nörobilim; bilişsel beceriler, duygular, kişilik özellikleri ve sosyal davranışlar konuları ile ilgili soruları yanıtlamakta çok faydalı olduklarını kanıtladılar ve oldukça popüler hale geldiler.
Araştırmacılar yaptıkları ilgili çalışmalarda bilişsel bileşenin performansı artırabileceğini veya kötü etkileyebileceğini tespit ettiler. Kaygılarını ders çalışmak yerine şikâyet etmeye kanalize eden öğrenciler daha az başarılı oldu çünkü kaygıları, sınav sorularını okumalarını kötü şekilde etkiledi ve daha fazla okuma hatası yapmalarına sebep oldu. Buna karşılık kaygılarını ders çalışmaya kanalize eden öğrenciler daha başarılı oldular çünkü daha iyi hazırlanmışlardı.

3. Davranışsal Yaklaşım:

Organizmaların çevrelerinde gelişen olayların kendilerini ödüllendirmesine ve cezalandırmasına bağlı olarak nasıl yeni davranışlar öğrendiklerini veya var olan davranışlarını nasıl değiştirdiklerini inceler.
Ödüllendirme veya cezalandırma, davranışı değiştirebilir veya kontrol edebilir. Psikologlar davranışsal prensipleri insanlara daha girişken veya daha az depresif olmayı öğretmek, küçük çocuklara tuvalet eğitimi vermek ve birçok davranışı değiştirmek için kullanırlar.
Kaygılanmayı daha fazla ders alışmaya yönlendirmenin bir yolu da bazı davranışsal prensipler üzerine kurulmuş olan öz-yönetim sisteminin kullanılmasıdır.
Araştırmacılar aşağıdaki öz-yönetim uygulamalarının ders çalışma süresini artırmak ve daha yüksek notlar almak ile ilişkili olduğunu tespit ettiler.

  • Sadece ders çalışmak için kullandığınız bir yer belirleyin.
  • Ders çalıştığınız zaman kendinizi ödüllendirin.
  • Ders çalışma sürelerinizin kaydını tutun.
  • Projeler arasındaki öncelikleri belirleyin.
  • Her bir görev için ayıracağınız süreyi belirleyin.
  • Diğerine geçmeden önce ilk görevi tamamlayın.

Bu öz-yönetim uygulamalarının her birinin şu temel davranış prensibimizden kaynaklandığına dikkat edin. Çevrenizdeki olaylar ödüllendirme ve cezalandırma yoluyla davranışlarınızı değiştirebilir.

4. Psikanalitik yaklaşım:

Psikanalitik yaklaşım, bilinç dışı korkuların, tutkuların ve motivasyonların düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin gelişimi ile ileride ortaya çıkabilecek psikolojik problemler üzerindeki etkisine değinir. Freud’un psikanalitik yaklaşımının ayırıcı özelliklerinden bir tanesi insan yaşamındaki ilk beş senenin bundan sonraki kişilik gelişimi üzerinde önemli etkileri olduğu yönündeki düşünceleridir.
Freud’un insan düşünce ve davranışlarını etkileyen bir biliçdışı gücünün varlığına olan inancı ise onun devrim niteliğindeki düşüncelerinden biri olarak kabul edilir.
Öğrencilerin yapmaları gereken işleri ertelemelerinin başlıca nedenleri arasında tembellik ve disiplinsizlik, motivasyon eksikliği ve zamanı kullanmayı veya belli bir bitirme tarihi koymayı bilmemeleri bulunuyor.

Ancak psikanalitik yaklaşım ertelemenin altında yatan bilinçdışı kişilik problemlerini tanımlar. Psikanalitik yaklaşım ayrıca çocukluk tecrübelerinin ertelemeye ne şekilde etki edebileceğini de inceler.

5. İnsancıl Yaklaşım:

İnsancıl yaklaşım her bir bireyin kendi geleceğini yönlendirmede büyük bir özgürlüğe, kişisel büyüme için büyük bir kapasiteye, önemli miktarda içsel değere ve kendini gerçekleştirmeye yönelik büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeker.
İnsancıl yaklaşım insan doğasının olumlu tarafına, yaratıcı yönüne ve sevgi dolu ilişkiler oluşturmaya olan eğilimine dikkat çekiyor. İnsan doğası kavramı –özgürlük, potansiyel, yaratıcılık- insancıl yaklaşımın en belirgin özelliğidir ve onu davranışsal ve psikanalitik yaklaşımlardan ayırmaktadır.
Maslow’a göre hümanistik yaklaşım; bireyin kapasitesi, özgürlüğü ve büyüme potansiyelini algılamanın yeni bir yoludur. İnsancıl psikologların birçok fikri; danışmanlık ve psikoterapi yaklaşımına dahil edilmiştir.

İnsancıl yaklaşım öğrenci performansı konusunda yapılan çalışmalara dayanarak bütün öğrencilere tıpkı akademik performanslarına ulaşmayı başaran öğrenciler gibi, kendi potansiyellerini gerçekleştirmenin yollarını aramalarını önerir.

6. Kültürler Arası Yaklaşım:

Kültürler arası yaklaşım; kültürel ve etnik farklılıkların bir kültürün üyesinin psikolojik ve sosyal işleyişi üzerindeki etkisini inceler. Farklı kültürler otizmin tanısında farklı yaklaşımlar sergilemişlerdir. Otizm tanısındaki farklılıklar, kültürel faktörlerin etkisini göstermektedir. Psikolojinin nispeten yeni yaklaşımlarından biri olan kültürler arası yaklaşıma bir örnektir.
Kültür korkunun yoğunluğunu ve ifade ediliş şeklini belirlemekte önemli bir rol oynuyor. Örneğin en yüksek sınav korkusu puanları Mısır, Ürdün ve Macaristan’da tespit edilmiştir. En düşük sınav korkusu puanları ise Çin, İtalya, Japonya ve Hollanda’da tespit edilmiştir.

Psikologlar biyolojik, bilişsel, davranışsal, psikanalitik, insancıl ve kültürler arası yaklaşımlardan elde edilen bilgileri birleştirmek suretiyle tanımlamak, açıklamak, önceden kestirmek ve kontrol etmekten oluşan dört hedefe ulaşma şanslarını yükseltiyorlar.

TARİHİ YAKLAŞIMLAR:

  1. Yapısalcılık: Zihnin Elementleri

Yapısalcılık: bilinçli zihinsel tecrübelerimizi oluşturan en temel unsurlardan olan duyum ve algıların incelenmesidir. Tıpkı bir yapbozun yüzlerce parçasını birleştirerek bir resim oluşturduğumuz gibi, yapısalcılarda yüzlerce duyumu birleştirerek bütün bir bilinçli tecrübe oluşturmaya çalışırlar.  Belki de wilhelm Wundt’un psikoloji bilimine en büyük katkısı, kendi geliştirdiği içebakış yöntemidir.

İçebakış; deneklerin kendi içlerine bakarak duyum ve algılarını ifade etmeleri suretiyle bilinçli zihin süreçlerinin keşfedilmesi yöntemidir.

  1. İşlevselcilik: zihnin işlevleri

Zihinsel faaliyetlerin temel bileşenlerden meydana geldiğini düşünen Wundt’un aksine William James: zihinsel faaliyetleri insanların hayatta kalmasına yardımcı olmak gibi uyumsal işlevleri yüzünden, yüz yıllar süren bir evrimin ürünü olarak görür. James, zihnin hedef, amaç ve işlevleriyle ilgileniyordu, bu yaklaşıma da işlevselcilik denildi.

İşlevselcilik; bilincin yapısı yerine işlevini inceler. Zihnimizin değişen çevre şartlarıyla nasıl uyum sağladığıyla ilgilenir.

  1. Gestalt Yaklaşımı: Duygular Algılara Karşı

Geştalt yaklaşımı algının parçalarının birleşmesinden daha fazla olduğunu belirtir. Ve duyumların nasıl anlamlı algısal deneyimler olarak birleştiğini inceler. Günümüzde de Gestalt yaklaşımının birçok prensibi, hala nesneleri nasıl algıladığımızı açıklamak kullanılmaktadır.

  1. Davranışçılık: Gözlemlenebilir Davranışlar

John Watson, psikolojinin gözlemlenebilir davranışları analiz etmeyi ve davranışları önceden kestirip kontrol etmeyi hedefleyen tarafsız ve deneysel bir bilim olarak görülmesi gerektiğini söyler.

Davranışçılık yaklaşımı, gözlemlenebilir davranışların tarafsız ve bilimsel olarak analiz edilmesinin önemini vurgular.

Yaklaşımların hayatta kalması

Bir yaklaşımın – yapısalcılık, işlevselcilik, gestalt ve davranışçılık- hayatta kalması aldığı eleştirilerden sağlam çıkması becerisine bağlıdır.

Bu yaklaşımlar arasındaki anlaşmazlıklar, eski psikologların ateşli şekilde tartışmalarına yol açtıysa da psikolojinin bugün bu kadar ilerlemiş bir bilim olmasına ve psikolojiyi anlamak için yardımcı olmuştur.