Hümanizm nedir sorusunun cevabını anlayabilmek için Rönesans’a yakından bakmak gerekir. Rönesans’ı anlamak için ise orta çağdan kısaca bahsetmek gerekir. Orta çağ Avrupası, kimi kadın ve erkeklerin cadı olduğu gerekçesiyle asıldığı, cennetten arsaların satıldığı (Endüljans (Fr. indulgence) olarak da geçer ve insanların günahlarının affedilmesi için Katolik kilisesine para ödeyerek cennetten arsa satın alması olayıdır.) ve kilise otoritesinin kendi deyimleriyle tanrının yeryüzündeki temsilcisinin olduğunu iddia ettiği bir dönemdir. Rönesans’ı besleyen akım da tüm bu sisteme başkaldırı olarak görülebilecek ve aslında tanrının yeryüzünden göğe çekilmesi olarak da görülebilecek, hümanizmdir.

Öncelikle hümanizm, düşünce ve edebiyat dünyasında şekillenmeye başlamış ve sonrasında sanat eserleri ile dışa vurulmaya ve ifade edilmeye başlanmış bir akımdır. Tam anlamıyla hümanizm nedir konusuna gelinecek olursa ise, hümanizm, İtalya’da Rönesans hareketleri esnasında orta çağın katı dogmatizmine bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Toscana bölgesi, hümanizm düşüncesinin ilk yeşerdiği bölgeler olarak görülebilir ve Floransa’da hümanist sanatçı ve bilim insanlarının eserleri görülebilir. Değerlerin yenilenmesi gerektiğini, felsefenin, edebiyatın ve sanatın antik dönem klasiklerinin temeli olması gerektiğini savunan bir akımdır. Aydınlanma dönemiyle birlikte anılır.

Rönesans ve Hümanizm

Rönesans ve hümanizmde, Rönesans hümanistleri bilgiye ve bilime susamış bilim insanlarıdır. İnsanı hayatlarının merkezine koyarak onların gelişmelerini ve daha iyiye gitmelerini amaçlamaktadırlar. İnsanın kişiliğini ve onurunu tüm değerlerin üstüne yerleştiren bir fikrî akım olmasıyla bilinir.  Ayrıca hümanizmin sunduğu yeni değerlerin tamamı akıl ve özgür iradeye dayalıdır. Matbaanın bulunmasıyla birlikte hümanizm fikri tüm kıta Avrupa’sına yayılmaya başladı ve özellikle skolastik dönem kilisesinde reformların başlamasına sebep olarak kilise otoritesine karşı bir başkaldırı ve “reform dönemi” başlamış oldu. Hümanizmin amacı, insanın doğasına olan güvenin bir genel etik anlayışı haline getirilmesidir. Hümanizm kelimesi ilk kez 19. Yüzyılın ikinci yarısında dillendirilmeye başlanmışsa da hümanizm anlayışı ve hareketi 16. Yüzyılda görülmektedir.

Hümanizm insanı merkezine aldığı için, gelir ve mal eşitsizliğinin ortadan kalmasına çabalamasıyla ve fakir insanların cehaletinin ortadan kalmasıyla yakından ilgili olması sebebiyle sosyalizm ile uyum içinde olduğu söylenebilir fakat sosyalizmin sağlayamadığı gerçek bir yargılama özgürlüğü veya insanın eğitimi için bir güç tesis edemediği göz önünde bulundurulduğunda sosyalizmin ötesine geçtiği söylenebilir.

Hümanizm; eğitimden dine, bilimden politikaya, mimariden dile kadar birçok anlamda yankı bulmuş ve tüm dünyayı etkileyen, bugün de modernleşmiş hümanizm olarak hala günümüzü şekillendiren bir anlayış bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Antik Yunan’da Hümanizm

Antik Yunan’da hümanizm temel aldığı ve Miletus’lu Thales ve Xenophanes’in temellerini attığı söylenebilecek hümanizm düşüncesinin en önemli temsilcilerinin isimleri aslında oldukça tanıdıktır. Ninja Kamplumbağalar’ı izleyen herkes Rönesans/hümanizmin en önemli sanatçılarını ve bilim insanlarını sayabilirler. Bunlar: Rafael(lo), Donatello, Leonardo (da Vinci), Michelangelo’dur. Bunun dışında Botticelli (16. Yüzyıl – ressam), Pétrarque, Gozzoli (15. Yüzyıl – ressam)

Bilgi Hakkında sitemizin yeni yazıları için bizi twitter’da takip edebilirsiniz