Genellikle Osmanlı’da günlük yaşam ibadet üzerine kurulduğu için mahallenin veya şehrin merkezinde bir cami bulunur. Cami hem gözle görülür hem de ulaşması kolay bir yerde olur. Caminin yanında okul ve pazar vardır. Yerleşim yerleri ise bunun çevresinde kümelenir ve en dışarda ise mezarlıklar bulunmaktadır fakat ölümü ve ölümü hatırda tutma şartıyla hayatla iç içe tasarlanmıştır. Her caminin kendi imkanları kadar bir haziresi vardır ve bu camide toplayan ve toplanan özelliğini gerçek hayata da uygulamayı sağlar. Hiç olmazsa sabah ve akşam namazlarında mahallenin sakinleri ibadet ve günlük sohbetlerini yaparlar. Sadece dini sohbetten ziyade memleket meseleleri, politika, edebiyat ve sıradan gündelik olaylar konuşulur.

Bugünün işlevi değişmiş olan kahvehaneler de önemliydi. Kitap okunan, ozanların, şairlerin eserlerini icra ettikleri bir yer olan kahvehaneler, toplum hayatından önemli bir yer tutmaktaydı.

Hitap Şekilleri ve Toplumsal Yaşam

Osmanlı’da Hitap şekilleri ve toplumsal yaşama bakılacak olduğunda ise, annelere “valide” daha da büyüklere “koca nine” şeklinde seslenilirdi. Osmanlı döneminde Komşuluk ilişkisi çerçevesinde ise diğer kişilerin hanımı için “haremi”, kız çocuklar için “kerimesi” denilirdi. Erkekler eşlerine “hanım” derlerdi, kamusal alanda hizmet veren kadınları bulunanlara kolcu kadın veya sütnine gibi hitaplar kullanılırdı. Modern dönemde ise bu hitapların yerini “hanımefendi” veya “beyefendi” gibi daha genel bir çerçeve çizen hitap şekilleri almıştır.

Kadınlar hamamlara mücevherlerini takarak giderlerdi. Yıkandıkları esnada kabak şeklinde gümüş çemberli çekmecelere koyarlar ve yanlarına alırlardır. Bu bir toplumsal statüyü temsil ederdi. Cami avlularına bırakılan sadaka taşlarından yoksullar ihtiyacı kadar alırdı ve bu da toplumsal ahlakın oturmuşluğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Osmanlı Devleti’nde eve bir misafir kabul edildiğinde kahve ve su ikram edilir, eğer misafirin karnı aç ise önce suyu içerdi. Tok ise de kahveyi alırdı. Suyu alan misafiri gören ev sahibi hemen sofra kurar ve bu incelikle misafirin karnını doyururdu.

Kapılara iki farklı tokmak yapılırdı. Birisi aslan başı desenli ve büyük, kalın ses çıkarandı. Diğeri ise çiçek motifli ve küçüktü, ince ses çıkarırdı. Bu sayede eve gelen erkek kalın tokmağı tıklatır ve kapıyı evdeki bir erkek açar, eğer bir kadın gelmişse de küçük tokmağı kullanarak bir kadının açmasına fırsat verirdi.

Osmanlı’da kurulan vakıflar, sadece insanlara değil hayvanlara da hizmet etmiştir. Uçuş rotalarında kuşların yaralanıp düşmeleri durumunda tedavisini yapmak için vakıf hastanesi olarak “Gurabahane-i Laklakan” kurulmuş ve leylek hastanesi olarak bilinmektedir. Göçmen Kuşlar vakfı, kışın kar, buz ve soğuk dolayısıyla yiyecek bulamayan kuşların hayatını kaybetmemesi amacı gütmekteydi.

Osmanlı Döneminde Kurulan Bazı Vakıflar

Osmanlı döneminde vakıflar

  • Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı – Kuruluş tarihi: 1470
  • Meyve Ağaçları Diken Vakıf – Kuruluş tarihi: 1483
  • Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf – Kuruluş tarihi: 1496
  • At Vakfı – Kuruluş tarihi:1574
  • Van Gölünde Acil Yardım Gemisi Dolaştıran Vakıf – Kuruluş tarihi: 1588
  • Herkese Meyve Vakfı – Kuruluş tarihi: 1594
  • Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Vakfı – Kuruluş tarihi: 1708
  • Nefes Vakfı – Kuruluş tarihi: 1730
  • Misafirleri Ağırlayan Vakıf – Kuruluş tarihi: 1756
  • Helva Dağıtan Vakfı – Kuruluş tarihi: 1780
  • Pabuç Parası Veren Vakıf – Kuruluş tarihi: 1818
  • Suyu Soğutan Vakıf – Kuruluş tarihi: 1837
  • Kayıkçı Hamal Dostu Vakfı – Kuruluş tarihi: 1846
  • Suyu Çoğaltan Vakfı – Kuruluş tarihi: 1860
  • Dinlenme İçin Bahçe Vakfı – Kuruluş tarihi: 1903

Mahallede birisi öldüğünde cenaze evine ilk olarak kıble yönünden komşusu olmak üzere on gün kadar boyunca yemek yollanırdı ve cenaze sahibinin bu işlerle ilgilenmesine izin verilmezdi. Onların işiteceği şekilde gülünüp eğlenilmezdi. Osmanlı’da Günlük Yaşam ve kurulan vakıflar yazımızı okudunuz. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.