Osmanlı Devletinde Lale Devri 18. Yüzyılın bir kısmını kapsayan, 1718’de başlayıp 1730’da biten bir dönemdir. Avusturya ile Pasarofça Anlaşması’nın imzalanmasıyla başlayıp Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir. Dönemin padişahı III. Mehmet’tir ve sadrazamı ise Damat İbrahim Paşa’dır.

Lale Devri Nedir?

Genellikle “zevk ve sefa” olarak bilinen bir dönemdir. Adını, bu dönemde İstanbul’da yetiştirilen ve sonrasından tüm dünyaya bu şöhreti yayılan lalelerden almıştır ve bu isim sonradan verişmiştir. Osmanlı Devleti var olduğu dönemde hiç Lale Devri olarak bir dönem anılmamıştır. Yahya Kemal’in yakın bir arkadaşı olan Ahmet Refik Altınay ile bir muhabbeti esnasında III. Ahmed’in sadrazamı olan Damat İbrahim Paşa ile birlikte 1718-1730 yılları arasında yaptıkları ve yaşam biçimini değiştirme etkinlikleri olarak tanımlanır. Sonrasında Ahmet Refik de bu dönemi anlattığı kitabına “Lale Devri” ismini verir. Bunun ardından da bu dönem bu isimle anılmaya başlanır.

Lale Devri Tarihçesi

Lale Devri tarihçesinde il olarak, Padişah III. Ahmed, sadrazamı olan Damat İbrahim ile bir harmoni içinde çalışmış ve o esnada yaşanan Lale Devrinde sanat ve günlük, toplumsal yaşama ilişkin yeni bir anlayış geliştirmişti. Padişah III. Ahmed, Topkapı Sarayı ve Yeni Camii’de kütüphaneler, Ayasofya’da Bab-ı Hümayun’un hemen karşısında Türk sanat başyapıtlarından sayılan III. Ahmed Çeşmesi ve İstanbul’un su talebini gidermek hedefiyle “Deryayi Sim” adında bir su bendi inşa ettirmiştir. Bunların haricinde Üsküdar’da Yeni Valide Camii, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi gibi eserler yapılmıştır. Dönemin en ünlü ve en güzel eseri olan Sadabat Kasrı, ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır.

Bakınız: Osmanlı’da Günlük Yaşam

Lale Devri’nde Neler Yaşandı? Olaylar, Yenilikler ve Devrimler

Peki Osmanlı Devleti’nin en bilinen dönemlerinden biri olan Lale Devri’nde neler yaşandı? Avrupa kültürünü tanıma amacıyla Paris, Londra ve Viyana gibi büyük Avrupa ülkelerinin başkentlerine geçici elçilik heyetleri açılmıştır. Said Efendi ve İbrahim Müteferrika Avrupa’dan Osmanlı Devleti’ne matbaayı getirmiştir. Üstelik bu dönemde çiçek hastalığına karşı ilk kez aşı uygulanmıştır. Öte yandan İstanbul’daki yangınları söndürmek ve önlemek amacıyla Yeniçeri birliği içerisinden “Tulumbacılar” adı altında bir itfaiye ocağı kurulmuş, çini atölyeleri yapılmış, kâğıt fabrikası açılmıştır.

Bunun haricinde askeri alanda herhangi bir ıslahat gerçekleşmemiştir. Avrupa mimarisi, Osmanlı mimarisini etkilemiş ve saraylarda dahi Barok ve Rokoko tarzı sivil mimari öne çıkmıştır. Bahçe, köşk ve saraylar inşa edilmiş ve bunun yanı sıra mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişmiştir. Bu devirde sembol isimlerinden birisi de sanat alanında faaliyet gösteren “Levni”dir. Gerçek adı Abdülcelil Çelebi olan Levni, Lale Devri döneminin en önemli ve en büyük nakkaşıdır. Bu dönemde Türk Tarihi’nde bir ilk ve bir yenilik olarak matbaayı da getiren İbrahim Müteferrika liderliğinde bir “Çeviri Konseyi” açılmış, Türk tarihinde çeviri anlamında ilk kez enstitüleşmenin görüldüğü konsey olarak kabul edilmektedir.